meet 1
f. (met) 1. -e rastlamak, -e rast gelmek, ile karşılaşmak: I met Deniz by chance on my way to work. İşe giderken Deniz´e rastladım. 2. karşılamak: They plan to meet him at the bus stop. Onu otobüs durağında karşılamayı tasarlıyorlar. 3. tanışmak: I met him for the first time last year. Onunla geçen yıl tanıştım. 4. (masraf, borç v.b.´ni) ödemek, karşılamak. 5. spor karşılaşmak: The two teams will meet again on Saturday. İki takım cumartesi günü yeniden karşılaşacak. 6. buluşmak: Let´s meet in front of the restaurant at nine o´clock. Saat dokuzda lokantanın önünde buluşalım. 7. toplanmak: The staff will meet in the conference room. Personel toplantı odasında toplanacak. 8. with (kötü bir durum) ile karşılaşmak: He met with several problems. Birkaç sorunla karşılaştı. 9. with (kötü bir şeye) uğramak: He met with an accident. Kazaya uğradı. 10. with ile görüşmek: I met with him over lunch. Onunla öğle yemeğinde görüştüm.